Yılan Hangi Hayvan Grubuna Girer? Bir Yolculuğun Hikâyesi
Size bir hikâye anlatmak istiyorum. Bilimsel kitaplardan değil, hayatın tam içinden. Çünkü bazen bir sorunun cevabını bulmak, sadece bilgiye değil; hislere, insanlara ve onların birbirine dokunan yollarına da bağlıdır. Ve bugün bu hikâyede, bir erkekle bir kadının dünyaya bakış farkı, bir çocuğun merakı ve bir yılanın sessiz bilgeliği iç içe geçecek.
Meraklı Çocuğun Sorusu
Ali on yaşındaydı. Bahçede oyun oynarken bir taşın altından kıvrılarak çıkan o uzun, pürüzsüz canlıyı gördü. Ne korktu ne de kaçtı. Sadece merak etti. Koşarak annesine sordu: “Anne, bu yılan hangi hayvan grubuna girer?”
Annesi, gülümseyerek diz çöktü. “Canım,” dedi, “Bu dünyada canlıları anlamak için bazen sadece gözle bakmak yetmez. Kalbinle de anlaman gerekir.” Ali bu cevabı tam anlamasa da ilgisini kaybetmedi. Ardından babasına döndü: “Baba, yılan ne tür bir hayvan?”
Babası gözlüğünü düzeltti, stratejik bir tavırla konuştu: “Bak oğlum, bilimde hayvanlar sınıflara ayrılır. Yılan, sürüngenler sınıfına girer. Soğukkanlıdır, omurgalıdır ve yumurtlayarak çoğalır.” Ali artık hem bir cevap almış hem de kafasında daha çok soru uyandırmıştı.
Anne ve Babanın İki Farklı Yolculuğu
Çözüm Odaklı Baba
Baba için hayat hep netti. Problemin varsa çöz, cevabı arıyorsan sınıflandır. “Sürüngen” diyerek konuyu kapattı ama içinde bir strateji vardı: Oğlunun bilimsel düşünmeyi öğrenmesini istiyordu. Yılanın Reptilia yani sürüngen sınıfına ait olduğunu, akrabalarının kertenkele, timsah ve kaplumbağalar olduğunu anlatırken, bir yandan da doğadaki düzenin stratejik yapısını göstermeye çalışıyordu.
Empatik Anne
Anne içinse mesele sadece sınıflandırma değildi. “Yılanı anlamak için onun dünyasına girmelisin” dedi. “Toprakta sürünür ama gökyüzünü hisseder. Derisini değiştirir ama özünü asla kaybetmez. Sadece bir sürüngen değildir; dönüşümün, sabrın ve sessiz gücün sembolüdür.”
Anne bu sözleriyle, doğayı sadece bilgiyle değil, kalple anlamanın önemini vurguluyordu. Çünkü yılanı yalnızca bir ‘sürüngen’ olarak görmek, onu eksik tanımlamak demekti.
Yılanın Hikâyesi: Toprağın Sessiz Kahramanı
Bir gün Ali, yılanı tekrar gördü. Bu kez kaçmadı. Onu izledi. Toprağın kıvrımlarında süzülüşü, taşların arasında yolunu buluşu büyüleyiciydi. Anladı ki bu canlı, yalnızca etobur bir avcı değil, doğanın dengesini koruyan önemli bir parça.
Bilim insanları yılanı şöyle tanımlar: Omurgalı hayvanlar şubesine, sürüngenler sınıfına aittir. Derileri pullarla kaplıdır, soğukkanlıdırlar ve vücut sıcaklıklarını çevreye göre düzenlerler. Yumurtlayarak çoğalır, çoğunlukla etoburdurlar. 3.000’den fazla türüyle, neredeyse dünyanın her yerine yayılmışlardır. Bazıları suyun altında, bazıları çöl kumlarının arasında yaşar. Kimi bir kuşu avlayacak kadar büyük, kimi bir kurbağayı yutacak kadar küçüktür.
Fakat bilimsel tanımın ötesinde, yılan bir öğretmendir. Sessizliğiyle sabrı, deri değiştirerek yenilenmeyi, avını beklerken gösterdiği soğukkanlılıkla stratejiyi öğretir. İnsanlara da aynısını hatırlatır: Değişim kaçınılmazdır, sabır her şeydir ve bazen görünmez yollar, en doğru yollardır.
İki Bakış Açısının Kesiştiği Yer
Ali büyüdüğünde bu iki farklı yaklaşımın birleştiği bir dünyada yaşadığını fark etti. Babasının stratejik zekâsı ona doğadaki düzeni anlamayı öğretmişti. Annesinin empatisi ise canlılara yalnızca “biyolojik kategoriler” olarak değil, hikâyeleri olan varlıklar olarak bakmasını sağlamıştı. İşte o zaman yılanın cevabı tam anlamıyla oturdu:
Yılan, sürüngenler sınıfına aittir. Ama aynı zamanda dönüşümün, uyumun, sessiz gücün ve doğanın karmaşık dengesinin de bir simgesidir.
Sonuç: Bilgi ile Duygu Arasında Bir Köprü
Bir sorunun iki cevabı vardır: Biri kitaplarda yazandır, diğeri kalbinde hissettiğindir. “Yılan hangi hayvan grubuna girer?” sorusunun bilimsel yanıtı basit: Sürüngen. Ama gerçek cevap bundan çok daha derindir. Çünkü yılanı anlamak, doğayı anlamaktır. Ve doğayı anlamak, aslında kendimizi anlamaktır.
Şimdi sıra sizde: Siz yılanlara nasıl bakıyorsunuz? Sadece soğukkanlı bir sürüngen mi, yoksa doğanın bilge ve sabırlı öğretmeni mi? Yorumlarda düşüncelerinizi paylaşın; belki birlikte doğaya bambaşka bir gözle bakmayı öğreniriz.